İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. Hoşgeldiniz, 26 Nisan 2024
Beğen 1
Ana Sayfa » İlahi Sözleri » Abdülbaki Kömür-Gül Medeniyeti İlahi Sözleri

Abdülbaki Kömür-Gül Medeniyeti İlahi Sözleri

Abdülbaki Kömür-Gül Medeniyeti Sözleri – Abdülbaki Kömür-Gül Medeniyeti İlahisini Dinle – Abdülbaki Kömür-Gül Medeniyeti İlahi Sözleri

Abdulbaki Kömür, Şiir/Anlatım Dosyaları kaleminden yazılan Abdülbaki Kömür-Gül Medeniyeti İlahisinin Sözlerine aşağıdan okuyabilirsiniz.

Abdülbaki Kömür-Gül Medeniyeti Sözleri – Abdülbaki Kömür-Gül Medeniyeti İlahisinin Sözleri

 

Bir avuçtuk biz, yer göğe sığmayan. Hamuru rahmet mayasıyla yoğrulan gençlerdik. Hepimizin içinde dur durak bilmeyen küheylanlar şaha kalkardır. Hıncımız, aşkımız kadardı. Şarkımız vardı, meydanlara ve çağın küflü çarklarına karşı söylediğimiz. Dünyaya bakışımız, incinmiş ama iğdiş edilmemişti daha. Birbirimizi tanır, birbirimize benzerdik. Duracağımız yeri ve yürüyeceğimiz yolu bilirdik. Ne mesafelerden korkumuz ne vuslattan endişemiz vardı. Kaybedeceğimiz hiç bir şey olmadığı gibi kazanmanın ne olduğunu da kitaba göre ayarlamıştık. Gözlerimiz kara ama alınlarımız apaktı. Çok tökezledik, çok badire atlattık. Kaç defa sırtımızdan vurulduk lakin yılmadık, yıkılmadık, satılmadık. Yayı geremiyorduk ama hedefi görebiliyorduk. Emekliyorduk ama yerinde saymıyorduk. Taşı da biliyorduk, bileği de. Kalemi de biliyorduk, ekmeği de, dikeni de, gülü de. Gülü sevdik, gülün rengini sevdik, kokusunu sevdik, asaletini sevdik. Herkese yetecek kadar tebessüm olurdu çehremizde, herkese yetecek kadardı dünyamız. Ne banknotların kirinden ne makamların ihtişamından haberdardık. Alfabemiz eskimemiş, ideallerimiz pörsümemişti. Ne diyorsak oydu. Oydu, oydu zamanı yaratan, mekanı yaratan, inciri ve zeytini yaratan. Dikeni de, gülü de yaratan. Gülü sevdik, gülün rengini sevdik, kokusunu sevdik, asaletini sevdik. Hiç yalnızlık çekmezdik. Dertlerimizi, sevincimizi paylaşacağımız yürekler vardı, yürekli insanları vardı, yürek insanlar vardı. Hak ve sabır rotamız, olmazsa olmazlarımızdı. Saatlerimiz hikmete ayarlıydı, terazimiz adalete. Kendimiz kadardık ama kendimiz gibiydik. Ne köhnemiş uygarlıklar taklitçisi, ne bulandırılmış zihniyetler haramisi. Azdık ama azmadık. Azdık ama çoktur. Çoktuk çünkü çok şey istiyorduk, çoktuk çünkü işimiz, yükümüz, sorumluluğumuz çoktu. Su katılmamıştı henüz sevdamıza. Güzeli de biliyorduk, çirkini de; ateşi de biliyorduk, rüzgarı da, dikeni de, gülü de. Gülü sevdik, gülün rengini sevdik, kokusunu sevdik, asaletini, duruşunu sevdik. Ne talanın ardına düştük, ne yağmurun. Emanet edilen tepedeydik, biz bir avuç. Bir avuçtuk biz ele avuca sığmayan. Ölüm pahasına oradaydık biz, çünkü “söz” demiştik “söz”. Dönmek olmazdı. Sözü biliyorduk, sözün gücünü biliyorduk, sözün’sözün sahibini biliyorduk. Hakkı da biliyorduk, batılı da; cenneti de biliyorduk, cehennemi de, dikeni de, gülü de. Gülü sevdik, gülün rengini, kokusunu sevdik, asaletini, duruşunu sevdik. Çünkü gül medine demekti, medeniyet demekti. Dünyayı, eşyayı, insanı, yaratanı anlama tarzımızdı bizim. Çünkü gül rahmet demekti, merhamet, şefkat, aşk demekti. Biz, biz söze gülle başlardık; eyleme gülle başlardık. Tebessümün adını da gül koymuştuk, onun için gülerdik. Güler yüzlüydük biz, gülmek bizdik. Gülmek bizim işimizdi, gülmek işimiz ve hep öyle de kalacak inşallah.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz